You are here
İş "Kazaları"
Berdan Güney
Yaşayabilmek için sağlığa uygun olmayan koşullarda çalışmak zorunda kalan işçilerin karşılaşabilecekleri en büyük tehlikelerden biridir iş kazaları. Bir kaza sonucunda “iş göremez” hale gelmeleri, yani işgüçlerinden olmaları karın tokluğuna çalışan işçiler için tam anlamıyla yıkımdır. Teknoloji ilerliyor ama iş kazaları yine de yaşanmaya devam ediyor. Dünyadaki zenginliklerin gerçek yaratıcısı olan işçiler bugün esiri oldukları kapitalizmin onlara sunduğu sağlıksız, güvenliksiz iş koşullarında çalışmak zorunda kalıyorlar.
Üretim araçları bir taraftan gelişirken ve çalışma koşullarının da buna paralel olarak düzelmesi beklenirken, aksine, işçiler canları pahasına, gerekli güvenlik önlemleri alınmadan çalışmaya mecbur bırakılmaktadırlar. Kapitalizmin işçi sınıfına sunduğu özgürlük şu iki seçenekten ibaret: ya en kötü koşullara bile razı olarak çalışmak ya da açlıktan ölmek!
Yaşadığımız ülkede 12 Eylül faşist darbesiyle, tarihsel hafızalarının büyük oranda tahrip edilmiş olması nedeniyle çoğunlukla sınıf bilincinden yoksun kalan günümüzün işçi kuşağı, sahip olduğu haklardan bihaber durumdadır. Kendilerine dayatılan güvencesiz çalışma koşullarında her gün birçok işçinin bir uzvunu makineye kaptırdığı, zehirlendiği, yandığı, yaşamını yitirdiği kazalar gerçekleşmektedir. Patronlara göre bu kazaların esas nedeni işçilerin dikkatsizliği!
İşyerindeki İşçi Sayısı | Kaza Sayısı |
1-3 | 23.997 |
10-20 | 8.689 |
21-49 | 10.411 |
50-1000 | 3.614 |
1000’den fazla | 2.244 |
2003 yılı SSK Verileri |
İş kazaları gelişmişlik düzeyi ne olursa olsun dünyanın bütün ülkelerinde yaşanmakta ve birçok işçinin yaşamına mal olmaktadır. Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) verilerine göre dünyada her üç dakikada 1 işçi, iş kazası veya sağlıksız iş koşullarının neden olduğu meslek hastalıklarından ölmektedir. Aynı kaynağa göre her yıl dünyada ortalama 110 milyon işçi iş kazası geçirmekte veya meslek hastalığına yakalanmaktadır. Bunlardan 180 bini yaşamını yitirmektedir.
Yine ILO verilerine göre iş kazalarının genellikle yalnızca %3’ü korunması mümkün olmayan, %97’si ise korunabilen yani engellenmesi mümkün olan kazalardır. Bu veriler, gelişen teknolojiyle birlikte üretim araçlarından kaynaklanabilecek kazaların önüne tamamen geçilebileceğini gösteriyor. İş kazaları en çok, gerekli koruyucu önlemlerin alınmadığı 50 kişinin altında işçi çalıştıran yerlerde gerçekleşiyor. İşçi sayısı arttıkça, işletme büyüdükçe iş kazalarının azaldığı görülüyor. 500’den fazla işçi çalıştıran işyerlerinde çok daha az kaza yaşanıyor.
1994–2003 yılları arasında 831 bin 248 iş kazasında toplam 10 bin 85 işçi yaşamını yitirdi. Türkiye’de ortalama olarak her 82,4 iş kazasında bir ölüm, her 6,8 dakikada bir iş kazası meydana geliyor. SSK verilerine göre, 2003 yılında 76 bin 668 iş kazası yaşandı. Bu kazaların sektörler içerisinde dağılımında ise metal eşya imalatı ilk sırayı alırken, bunu sırasıyla inşaat, dokuma ve kömür madenciliği izliyor. İş kazalarında meydana gelen ölümlerde ilk sırayı inşaat sektörü, ikinci sırayı nakliyat, üçüncü sırayı da kömür madenciliği alıyor. Bu rakamlara kayıt dışı işçi çalıştıran işyerlerinde gerçekleşen iş kazaları dâhil değil. Ayrıca, gerçekleşen kazaların ve işçilerde ortaya çıkan sağlık sorunlarının büyük bir çoğunluğu örtbas ediliyor.
Çalışma Bakanlığının yayınladığı raporlardaki sayılar gerçeği yansıtmıyor. Ama yine de iş kazası oranının yüksek olduğu bir ülkede yaşadığımızı anlamaya yardımcı oluyor. 2004’te yayınlanan bir rapora göre 2004 yılı içinde gerçekleşen 3835 iş kazasında 743 işçi yaşamını yitirdi, 1381'i yaralandı, 1604'ü bir uzvunu kaybetti, 107'sinde ise çeşitli sağlık sorunları oluştu. Kaza geçiren işçilerden 87’si 18 yaşın altında. Bu rapor 729 bin 583 işçi ve 1292 çırağın çalıştığı 24.437 işyerinden toplanan verilerle oluşturulmuş.
Burjuvazinin güvenceye aldığı işçinin sağlığı değil kendi kârlarıdır
Koruyucu araçların kullanılmaması, eksik donanım gibi nedenlerle gerçekleşen iş kazalarının ardından, yaşanan birçok örnekte görüldüğü gibi, kaza mahallinde tutanaklar hazırlanmadan hemen önce işyerinin eksiklikleri ivedice tamamlanıp, çalışmayan araçların yerine sağlamlarının ve yenilerinin konulduğu biliniyor. Böylece kaza tespit tutanağında işverenin iş güvenliği için işyerinde gerekli tertibatı bulundurarak üzerine düşen sorumluluğu yerine getirdiği belirtildikten sonra kazanın işçinin hatasından kaynaklandığı yazılarak işveren sorumluluktan kurtarılıyor.
Birçok iş kazası işçilerin gerekli teknik eğitimden geçirilmemesinden dolayı yaşanıyor. Küçük atölyelerde çalışan işçilerin büyük bir bölümü çalışacakları makineyi ilk defa o işyerinde tanıyorlar ve nasıl çalıştığını ancak üretim sırasında öğrenebiliyorlar. Makinelerin günümüzde eriştikleri gelişim düzeyi onu kullanacak işçinin vasfını da düşürüyor. Artık birçok makineyi tek butona basarak kullanmak mümkün. Yine de gerekli teknik bilgiye sahip olmayan işçiler vahim kazalarla karşı karşıya kalabiliyorlar.
Bazı iş kazaları ise verimi arttırmak için patronların aklına gelen buluşlardan kaynaklanıyor! Örneğin kimi makinelerde bulunan, kaza tehlikesi karşısında harekete geçip makinenin çalışmasını durduran algılayıcılar, zaman kaybına yol açtıkları gerekçesiyle, kaza riskinin artmasına rağmen sökülebiliyor. Böylece patron açısından verim artarken işçinin yaşamına mal olabilecek çalışma koşulları yaratılmış oluyor.
Kapitalistlerin daha fazla kâr elde etme dürtüsü, işçileri her geçen gün daha da kötü koşullarda yaşamaya mahkûm bırakıyor. İşçilerin uzun yıllar süren ve büyük bedeller ödedikleri mücadelelerinin sonucunda kazandıkları hakları bugün bir bir buduyor kapitalizm. Oldukça ağır koşullarda çalışmaya mahkûm edilen işçiler, bedenlerinin bitkin düştüğü noktaya kadar çalıştırılıyorlar ve bu uzun ve yorucu çalışma saatlerini, kaybolan konsantrasyon eksikliği ve aşırı yorgunluk nedeniyle, iş kazaları takip ediyor.
Yaşadığımız toplumun sınıflı karakteri işçilere insanca yaşam koşulları sunmuyor, sunamaz. Bu kazaların önüne geçmek burjuvaziye belli bir “ek maliyet” getiriyor. Ve dışarıda bu kadar yedek işçi varken ve işgücü sudan ucuzken, çalıştırdığı işçilerin sağlığı için gerekli önlemleri almak gereksiz bir masraftır onun için.
Mevcut teknolojik gelişmişlik düzeyinde, bugünden her işyerinde gerekli sağlık ve güvenlik önlemleri alınarak iş kazalarının önüne tamamen geçmek mümkün olsa da, bunu kapitalizm kendi kendine işçi sınıfına bahşetmeyecektir. İşçi sınıfının bugüne kadarki tarihi, en ufak hakkın bile elde edilebilmesi için örgütlü mücadelenin gerekli olduğunu göstermiştir. Kazanılan hakların korunması da ancak daha ileri talepler için mücadeleyi sürdürmekle ve yine örgütlü mücadeleyle mümkün olabilecektir. Mücadelenin rotası kapitalizmin köküne yönelmedikçe, ne tarihsel bellek hasarsız kalabilir ne de kazanımlar elde tutulabilir.
Bugün “yaşamak için çalışacağız” diyen işçiler “patronlar için değil insanlık için üreteceğiz” dediklerinde dünyayı geri dönüşsüz bir değişime uğratıp, sınıfsızlığa taşıyacaklardır.